Anasayfa Blog Rezonans Terapisi ile İştah Kapatmak Mümkün mü? | Seda Alçın & Ebru Cankaz Röportajı
Blog

Rezonans Terapisi ile İştah Kapatmak Mümkün mü? | Seda Alçın & Ebru Cankaz Röportajı

Share
Share

Rezonans yöntemi nedir? İştahım gerçekten bu yöntemle kapanır mı?
Ebru Cankaz: Rezonans terapileri, iştah kapamada en etkili yöntemlerden biridir. Bu yöntemle gıdaların frekansı kişinin enerji alanından temizlendiğinde iştah problemi ortadan kalkar.


Birçok diyet denedim fakat hiçbiri işe yaramadı. Rezonans terapi ile kilo vermem mümkün mü? Bu yöntem gerçekten kalıcı sonuç sağlar mı?
Ebru Cankaz: Burada önemli olan bütüncül bir yaklaşımdır. Rezonans terapiyle iştah problemlerine çözüm bulurken, metabolizma hızımızı da dengeli biçimde artırabiliriz. Ayrıca detoks mekanizmasından faydalanarak vücudumuzdaki toksin yükünden arınır, kilo alımına neden olan faktörleri ortadan kaldırırız.

Ebru Hanım, yoğun duygusal açlık yaşıyorum. Stresliyken kendimi durduramıyorum. Rezonans bu noktada bana nasıl yardımcı olabilir?
Ebru Cankaz: Ruhsal dengelemenin temel amacı budur. Bach çiçek özleriyle kişinin stres yönetimini sağlayarak kortizol seviyesini düzenler ve duygusal yeme ataklarını ortadan kaldırırız. Kortizol, vücutta yağ yakımını engelleyen bir stres hormonudur. Bu hormonun kontrol altına alınması kilo vermeyi kolaylaştıracaktır.

Rezonans terapi iştah yönetimini nasıl etkiliyor? Sadece yeme isteğimizi mi azaltıyor?
Ebru Cankaz: Gıdaların frekansı kişinin enerji alanından temizlendiğinde, bu gıdalara karşı istek azalır. Böylece rezonans terapisi yalnızca semptomları değil, iştahın altında yatan nedenleri de ortadan kaldırır.

En çok aldığımız sorulardan birisi de rezonans terapi güvenli midir? Kimlere uygulanmaz?
Ebru Cankaz: Rezonans terapi, yalnızca gebeler ve kalp pili olan kişilerde uygulanmaz. Herhangi bir sağlık sorununuz varsa, önce hekiminize danışmanız önemlidir.

Rezonans terapinin herhangi bir yan etkisi var mı? Seans sonrası bazı semptomlar hissediliyor mu?
Ebru Cankaz: Rezonans terapilerinin hiçbir yan etkisi yoktur ve dünyada 1940 yılından beri güvenle kullanılmaktadır. İlk olarak kozmonotlar için geliştirilmiş, uzayda terapi amacıyla uygulanmıştır. Türkiye’de ise 1980’li yıllarda gelmiştir. Seans sonrası hafif bir baş ağrısı dışında yan etkisi görülmez. Terapi sonrasında kişinin frekansı doğal değerine (62-72Hz) döndüğü için rahatlama ve gevşeme yaşanır.

Bir diyetisyen gözüyle rezonans terapiyi sizden dinleyelim. İnsülin direnci veya tiroid sorunu olan kişiler rezonans terapiden fayda görebilir mi?
Seda Alçın: Tabii ki görür. İnsülin direnci ve tiroid rahatsızlıkları olan kişilerin metabolizması maalesef daha yavaş çalışabilir. Özellikle insülin direncinde, şeker metabolizması düzensiz seyreder ve kan şekeri yüksek kalabilir. Bu da kişinin sürekli açlık, halsizlik ve yorgunluk hissetmesine neden olur. Rezonans terapisiyle birlikte metabolizmayı hızlandırıp iştahı kontrol altına alarak, diyete uyumu kolaylaştırmak ve bütüncül bir etki sağlamak mümkündür.

Rezonans terapi sonrasında özel bir diyet uygulamam gerekir mi, yoksa normal beslenmeme devam edebilir miyim?
Seda Alçın: Evet, bu çok önemli bir konu. Rezonans terapisi sonrası farklı bir diyet uyguluyoruz. Diyetin kişinin yaşam tarzına, saatlerine ve alışkanlıklarına tamamen uygun olması gerekiyor. Diyet listelerini danışanlarımızla birlikte planlıyoruz. Ayrıca paketli gıdaları, unlu ürünleri, gluteni ve bazı süt ürünlerini bir süreliğine beslenmeden çıkarıyoruz. Bu süreç genellikle 21 gün ile 2 ay arasında değişiyor; bazı danışanlarda ise daha uzun sürebiliyor. Gluteni ve karbonhidratı tamamen bırakmayı tercih eden, hatta sonrasında hiç tüketmek istemeyen danışanlarımız da oluyor. Ancak tüm bu kararlar kişiye özel, birebir görüşmelerle belirlenmelidir.

Peki, diyelim ki kişinin özellikle cipse karşı bir iştahı var. Bu durumu cihaza spesifik olarak tanımladığımızda, kişinin cipse olan isteğini ortadan kaldırabilir miyiz?
Seda Alçın: Cips gibi gıdaların frekansını alıp, ters frekansını kişiye yüklediğimizde, kişinin bu gıdalara karşı duyduğu istek azalıyor. Böylece diyet sürecine uyum da kolaylaşıyor. Aslında hiç kimse bu tür gıdaları tüketmese ve sağlıklı beslense, kilo problemi olmayacak. Sorununun temelinde, bu gıdalara karşı gelişen bağımlılık var. Rezonans terapi, bu bağımlılığın ortadan kaldırılmasında ve diyete uyum sağlamada bize büyük destek sağlıyor. Bu şekilde güzel bir sinerji yakalıyoruz.

Eliminasyon diyeti neden bu kadar önemli ve temel amacı nedir?
Seda Alçın: Eliminasyon diyeti, bazı gıdaların beslenmeden çıkarılması anlamına gelir. Özellikle kabızlık, ishal, hazımsızlık, sindirim sorunları, otoimmün hastalıklar veya egzama ve sedef gibi cilt problemleri yaşayan danışmanlarımızda uygulanır. Burada temel amaç bağırsaktaki toksin yükünü azaltmak, glutenden kaynaklanan tahribatı gidermek ve bağırsak mikrobiyotasını yeniden dengelemektir. Bağırsak sağlığı düzelince iştah kontrolü kolaylaşır ve bu sorunların olumsuz etkileri ortadan kalkar. Bu nedenle bağırsaklarımız, vücudumuzun ikinci beyni olarak adlandırılsa da birinci beynimiz kadar önemlidir.

Kişinin beslenmesinden gluteni yaklaşık 21 gün ile 2 ay arasında elimine ettik. Bu süreçten sonra, örneğin 1,5 ay ayın sonunda bağırsak sağlığı için probiyotik takviyesi önermemiz doğru olur mu?
Seda Alçın: Diyet listelerimizde probiyotik içeren gıdalara öncelik veriyoruz. Eliminasyon sürecinde bağırsaktaki yararlı bakterileri artırmak için özel protokoller uyguluyoruz. Gerekli durumlarda takviyelerden de destek alabiliyoruz. Ayrıca çiğ sebze ve meyveler gibi probiyotik özellik gösteren gıdaları beslenme düzenimizde artırmaya özen gösteriyoruz.

Terapi bittikten sonra tekrar eski düzenime dönersem kilo alır mıyım?
Seda Alçın: Evet, bu gerçekten en önemli konulardan biri. Temel hedefimiz danışanlarımızda kalıcı ve sürdürülebilir davranış değişikliği sağlamak. Kişi doğru beslenmeyi öğrendiğinde ve iştahını kontrol edebildiğinde tekrar kilo alma riski ortadan kalkar. Daha önce de belirttiğim gibi, bağırsaklarda gerçekleşen toparlanma ve mikrobiyotanın dengelenmesi bu süreci olumlu yönde etkiler. Yararlı bakterilerin sayısı arttıkça sağlıklı besinlere karşı isteğimiz de artar. Örneğin, sebze veya salata yemeyi hiç sevmeyen bir danışanımız, süreç sonunda kendisi bile şaşırarak salata ve sebze yemeyi arzuladığını söylemişti. Bunun nedeni bağırsak mikrobiyotasının düzelmesi ve buradaki bakterilerin vagus siniri aracılığıyla beynimizle doğrudan iletişim kurmasıdır. Aslında iştahımızı büyük ölçüde bu bakteriler yönetir. Bu nedenle yapmamız gereken, faydalı bakterileri besleyip zararlı olanları azaltmaktır. Bunun yolu da kalıcı, sağlıklı ve sürdürülebilir bir beslenme alışkanlığı kazanmaktan geçer.

Seda hocam, bu nokta danışanlarımıza iletmek istediğiniz önemli bir mesaj var mı?
Seda Alçın: Rezonans terapi, sağlıklı bir yaşama geçişte size güçlü bir destek sağlar. Diyetisyen takibiyle birlikte bu süreç kalıcı hale gelir. Herkese sağlıklı günler dilerim.

Share

Leave a comment

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Related Articles
Blog

Cemile Şenol & Seda Durgut ile Güzellik ve Sağlık

Göz sağlığı ve medikal estetik alanında deneyimli iki uzman, Op. Dr. Cemile...

Blog

Eskişehir Baro Başkanı Barış Günaydın ile Hukukun Nabzı

Eskişehir Barosu, hukukun üstünlüğünü ve adalete erişimi temel alarak, hem kentteki hem...

Blog

Kıbrıs’ta Yatırım Fırsatları | Taner Doğan ile Özel Röportaj

Kıbrıs gayrimenkul sektörüne yön veren isimlerden biri olan Taner Doğan ile gerçekleştirdiğimiz...

Blog

Odunpazarı’nın Geleceğini Şekillendiren Güç: Kent Konseyi Başkanı İsmail Kumru ile Röportaj

Eskişehir’de yerel katılımı güçlendirme vizyonuyla hareket eden Odunpazarı Kent Konseyi, toplumun her...